Galatasaray'dan logo yarışması

Galatasaray yönetimini tebrik ediyorum. Düşünmüşler taşınmışlar yine büyük(!) bir organizasyona imza atmışlar... Geçen ay "100. Yılımızda Hep Birlikte" sloganıyla bir logo yarışması başlatmışlardı. Bugün, yüzlerce tasarım arasından en çok beğenilen 16 logoyu Galatasaray resmi sitesinde taraftarın beğenisine sunmuşlar... Sayın yöneticilerim, biraz düşünün. Böyle bir seçimi, sırf 100. yılda etkinlik olsun diye, internet üzerinden taraftara yaptırmak gerçekten akıllıca mı? Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarları, zaten birkaçı dışında çok da iyi olmayan tasarımlardan en kötüsünü seçip önünüze koyarsa ne olacak? Onu mu kullanacaksınız?.. Anket 9 Temmuz'da sona eriyormuş...

Euro 2004

Euro 2004'te süpriz sonuçlar alındı. Güçlü olduğu düşünülen bütün takımlar birer birer elendi. Yunanistan gibi basit bir takım bile yarı finale kadar çıktı. Belki de final oynayacak... Bu takımlar ilk bakışta bulundukları yeri hak etmiş gibi görünseler de bence durum öyle değil. Böyle turnuvalara daha baştan yanlışlarla başlanıyor. Gruplarda yapılan maç sayısı az olduğu için takımlar gerçek yerlerini bulamayabiliyorlar. Bence başlangıçta 8'erli 2 grup yapılsa ve her takım 7 grup maçı oynasa, kimin ne kadar güçlü olduğu anlaşılabilir. Eğer 7 grup maçı çok geliyorsa katılan takım sayısı ayarlanarak 6'şarlı gruplar da yapılabilir. İstenirse çeyrek final de es geçilerek, grup birincileri ve ikincileri yarı finalden devam edebilir. Maç sayısı artsa bile en azından turnuva daha gerçekçi olmuş olur... Hem maç sayısı artınca yeni yapılmış olan statlar da kullanılmış olur. Turnuvanın bugünkü hali için 10 stat bana biraz fazlaymış gibi geliyor. Güzel bir organizasyonla aynı olayı 4 statla da halledebilirlerdi...
Portekiz şampiyon olur mu olmaz mı bi yana, Cristiano Ronaldo bu şampiyonanın yıldızı. Belki final haftası dolayısı ile tamamını izleyebildiğim maçların, portekiz maçları olması bu hissi uyandırıyor, lakin ben böyle futbolcu görmedim arkadaş! "tricky and unpredictable winger" demişler kendisine. O ne soğukkanlılıktır öyle, o ne kıvraklıktır. Bu adamı kesin devlerden birisi kapar dedim arkadaşıma, zaten man. united deymiş !..

Yunanistan'ın tatsız futboluna rağmen kaliteli bi turnuva oluyor sanırsam. Ha bir de İbrahimoviç battı gözüme.

Bir de böyle bi sanal patronluk, biraz geç oldu ama.. euro2004 resmi siteside gayet güzel.
Bombalar ard arda patlıyor Euro2004te. Önce Portekiz Ingiltereyi eledi. Şimdide çelimsiz komşu Yunanistan Fransayı . Bu gidişle Kupayı Çekler alacak gibi gözüküyor. Çünkü hem zevkli hem kuvvetli oynuyorlar. Hollanda zaten zevk vermiyor. Kesin gidici gözüyle bakılan Yunanlar , Fransayı eleyerek yarı finale çıktılar. Ama iyi top oynadılar , en azından pas yaptılar :)
uzun bir bekleyişin ardından avrupa şampiyonası portekiz-yunanistan arasında oynanan açılış maçıyla başladı. sürpriz bir açılış... tüm otoritelerin bu maçın favorisi olarak gördükleri portekiz pek de iyi sayılamayacak bir oyun neticesinde yunanistan'a 2-1 mağlup oldu. goller karagounis, basinas ve ronaldo'dan... yunanistan adına oldukça önemli bir başarı. avrupa şampiyonasına en son 1980 yılında katılmışlardı ve oradan da galibiyet alamadan ayrılmışlardı.
yunanistan sahaya savunma futboluna yakın bir onbirle çıktı; maçın başlarında bulmuş oldukları erken bir gol sayesinde de bu taktiği devam ettirmekte bir mahsur görmediler. portekiz ise alışıldık düzeniyle sahadaydı, pek çok kişinin sahada görmeyi arzuladığı deco dışında. sağda figo solda ise simao... bence simao'nun yerine ronaldo'yla başlanabilirdi. zaten ikinci yarıda oyuna girip oynadığı etkili futbolla da bunu ispat etti. portekiz ev sahibi olmanın verdiği stresin üzerine bir de kalesinde erken gol görünce istediği oyunu sergileyemedi. bir de bence portekiz'in bu forvet hattıyla şampiyon olması biraz zor. pauleta etkili bir golcü olabilir ama sert savunmalara karşı çoğu zaman başarısız olmuştur, nitekim aynı hususlar nuno gomes için de geçerli..

günün ikinci maçı ise ispanya ve rusya arasındaydı. özellikle ilk yarı seyir zevki açısından hayli doyurucuydu. portekiz'in aksine ispanya'da oyunu yönlendirecek beyin eksikliği yaşanıyor. her ne kadar raul, morientes ve torres üst seviye golcüler olsalar da onlara servis yapacak oyuncu olmadığında fazla etkili olamıyorlar; bilhassa kapalı savunmalara karşı. onun için valeron'un bu takımda mutlaka ilk onbirde maça başlaması gerekli.

rusya'da ise hayat yok. hem kadroları kuvvetli değil hem de takım oyunu açısından eksiklikleri var. yunanistan'ın yenmeleri zor görünüyor; grupta maksimum 1 puan alırlar diyorum.
bu aralar transfer piyasası hayli hareketli; gelenler, gidenler, asparagas transferler gırla... hiç şüphe yokki bunların içerisinde en mühim olanları fenerbahçe'nin nihayet alex'le anlaşma imzalaması ve beşiktaş'ın mathaeus'dan vazgeçip takımın başına del bosque'yi getirmesi...

alex transferi fenerbahçe için oldukça önemli bir hamle olarak görülebilir. geride bırakılan sezonda takımın en önemli eksiği olan "servisçi" oyuncu gereksinimini dolduracak niteliklere sahip. fakat bu noktada karşımıza çıkan ilk "acaba" sorusu direkt olarak geçmişteki ortega sorunuyla alakalı. ortega her ne kadar klas bir oyuncu olsa da; avrupa'da oynadığı dönemlerde valencia ve parma'da başarılı olamamıştı. aynı özelliğini fenerbahçe'de de sürdürmüştü. alex'in ortega'ya benzer bir başarısızlık hikayesi var; o da parma sadece 6 ay kalıp ülkesine geri dönmüştü. bu durumda fenerbahçe taraftarı olarak, kafamda bir acaba sorusu oluşuyor. yine aynı şeyle karşılaşabilir miyiz? muhtemel böyle olmayacak; yine de alex'e zaman tanınması ve ona gelir gelmez bir futbol "ilahı" olarak davranılmaması halinde başarılı olabileceğini düşünüyorum.

del bosque'nin takımın başına getirilmesi yeni yönetiminin hanesine artı puanı yazdırdı bile. mathaeus'un transferi gibi "saçma" bir yoldan geri dönülmüş olması da mühim bir yöndeğiştirme. del bosque'nin gelişi beşiktaş'ta ivmeyi olumlu yönde etkileyecektir şüphesiz, en azından transferlerin gerçekleştirilmesi hız kazanacaktır.
futbol federasyonu'nun yaptığı açıklamaya göre önümüzdeki sezon süper lig takımları 6 yabancıyı aynı anda oynatma hakkına sahip olacaklar. bir kaç sezondur devam eden acayip diyebileceğim "5+1" kuralından kurtulmuş olmak güzel. yalnız yine aynı karara göre 2005-06 sezonundan itibaren yabancı hakkı 5 oyuncuyla sınırlı olacak.
fakat bu durum bazı klüpler için ufak da olsa bir sorun yaratabilir. gelecek sezonun bitiminde mukavelesi olan yabancı futbolculardan bazılarının elden çıkarılması gerekecek. bu da doğal olarak tazminat sorununu ortaya çıkarır ki, bu konuda da türk takımlarının hayli kabarık bir sicili bulunuyor, en son örnek kocaelispor... klüplerin bu tür sorunlarla boğuşmamak adına yabancı oyuncularla 1 senelik kontratlar imzalaması en olası durum. büyük takımların genel transfer politikaları içinse bu tarz bir strateji değişikliği zor görünüyor; misal ortega ve galatasaray'ın bir türlü elinden çıkaramadığı yabancı futbolcular daha evvel yapılmış uzun kontratların ürünü.