Her hafta bir el !

Dünkü Denizlispor-Galatasaray maçındaki Denizlispor'un golü, ilk yarıya eklenmemesi gereken ek sürelerde geldi. Hadi bunu bir kenara bırakalım... Görüntülerden çok iyi seçilemiyor olsa da atılan golde, Mehmet Yılmaz, topu eliyle düzeltmiş... İlginç, değil mi? El olayları hep Galatasaray'ın alehine, Fenerbahçe'nin lehine gelişiyor ve kör hakemlerimiz gördüklerini(!) çalmaya devam ediyor... Atılan golde el kullanıldığını anlatan Milliyet'teki haber...
Galatasaray'ın son iki haftadır eller yakasını bırakmıyor. Kayseri Erciyespor maçında Zafer Önder İpek, Devran'ın çizgi üzerinde topu elle kesmesini görmezken, dün de Serdar Tatlı, Mehmet Yılmaz'ın attığı gol öncesi meşin yuvarlağı elle düzeltmesini kaçırdı. Sarı - kırmızılı oyuncular pozisyona uzun süre itiraz ettiler. Mehmet Yılmaz maç sonrası, "Emin değilim. Ama elime çarpmış olabilir" açıklamasını yaptı.
İşin komik tarafı ise ne biliyor musunuz? Fenerbahçe'nin nasıl bu puanda olduğunu bilmezmiş gibi hava atan zavallılar. Aslında Süper Lig başladığından beri hakkı yenen sadece Galatasaray değil. Şu an üçüncülük için oynayan takımların da hakkı yenmiş oluyor. Fenerbahçe'nin hakkıyla almadığı puanları silersek Beşiktaş, Trabzonspor ve Kayserispor'un ikincilik şansları devam ediyor olurdu...

Bu arada, Ahmet Çakar da Serdar Tatlı'ya yüklenmiş.
Gelelim hakem Serdar Tatlı'ya... İddia ediyorum hakemliği bitmiş. Orta sahada her kararı doğru, ama ceza alanlarındaki tüm ihlallerde Allah'a emanet. Bırakın koşmayı ayakta duracak hali yok. Uzak kalıyor ve hiçbir şey göremiyor. Mehmet Yılmaz eliyle düzeltti, golü attı "Devam" dedi. Maç sonlarına doğru Ayhan topu tehlikeli bir biçimde aldı, doğru kararı görerek değil, hissederek verdi. Ve en önemlisi Denizlispor'un attığı golde ofsayt kararı yanlıştı. Pozisyonu Song bozmuştu ve verilmesi gereken karar gol olmalıydı. Ama dedik ya, Serdar Tatlı'nın artık yürüyecek hali bile yok.
Fenerbahçeliler, "Denizlispor'un golünü saymamışlar" diye hemen atlamayın. Çünkü Galatasaray'ın hem golü sayılmadı, hem de gollük bazı atakları yanlış ofsayt bayraklarıyla (hoş, Hakan Şükür golü atar mıydı bilmiyorum ama) geçen maçta olduğu gibi yine kesildi. Dahası, hakem, Denizlispor oyuncularına göstermesi gereken bazı kartları da göstermedi... Ahmet Çakar'ın Galatasaray'ın sayılmayan golü hakkında yazdıklarından sonra Bülent Yavuz'un yazısını da okuyun...
Denizlili Mehmet Yılmaz kontrolüne alıp sürerken topu göğüs hizasında sola doğru çektiği anda sol elini kullanarak, yani elle oynayarak topu önüne aldı ve Denizlispor'u 46,20'de 1-0 öne geçirdi. Hakem Tatlı golü vermişti. Galatasaraylı futbolcuların itirazları beyhudeydi. Santra yapıldıktan sonra ise Serdar Tatlı birinci devreyi bitirdi. Burada gözden kaçan önemli bir husus var. Gol 46,20'de yapılmıştı ancak dördüncü hakem Yılnur Önen uzatma devresi kaldırmamıştı.
Denizlispor'un Oliveira ile kazandığı gol yardımcı hakem Muhittin Gürses tarafından iptal edildi. Oysa pozisyonda ofsayt yoktu. Top ayaktan çıktığı anda savunma ve forvet oyuncuları aynı hizadaydı. Keza 90. dakikada Hakan Şükür'ün çok net bir pozisyonu yardımcı hakem Baki Tuncay Akkın tarafından ofsayt diye kesildi. Oysa bu pozisyonda da ofsayt yoktu.
Yardımcı hakemlerin ikisi de önemli hatalar yaptılar. Ayhan'ın kaleci Souleymanou'dan söküp attığı golde de bir şey göremedim. Yardımcı hakemin ısrarla bayrak kaldırıp golü iptal ettirmesi de işin cabasıydı. Serdar Tatlı son haftalarda yardımcı hakem kurbanı oluyor. O zaman MHK'nın yardımcı hakem tayininde biraz daha dikkatli olması gerekiyor.
Serdar Tatlı'ya da bir eleştiri yapmadan yazımı bitirmek istemiyorum. Kayseri'de elle kesti diye ikinci sarıdan oyuncuyu atıyorsun. Peki Denizlili Yusuf gollük bir avantajı elle kesiyor da ona niye göstermiyorsun? Ve iki dakika sonra Yusuf'a sarı kart gösteriyorsun. Bu ikinci sarı kartı olmayacak mıydı?

Lüleburgazspor tur atlamış

Lüleburgazspor, Düzcespor'u yenerek tur atlamış. İnşallah devamı gelir...
Lüleburgazspor, Türkiye 3. Ligi'ne terfi maçında Düzcespor'u 4-3 yenerek tur atladı... Lüleburgazspor'un Futbol Şube Sorumlusu İlkay Karataş, Bursa'da Merinos Sahası'nda oynanan karşılaşmanın normal süresinin 0-0 berabere bitmesi üzerine maçın uzatıldığını bildirdi. Uzatmada da eşitlik bozulmayınca penaltı atışları yapıldığını ifade eden Karataş, penaltılar sonrası Lüleburgazspor'un rakibini 4-3 mağlup ederek tur atladığını söyledi. Terfi maçında güçlü bir rakiple mücadele ettiklerini ve futbolcuların rakipleri karşısında iyi bir futbol sergilediğini anlatan Karataş, bu sezon 3. Lig hasretlerinin biteceğini belirtti.

Galatasaray'ın duayenleri

Galatasaray seçimlerinde hep bir "duayenler" muhabbetidir gider. Her ne kadar duayenleri ciddiye alan olmasa da "duayenler şunu destekliyor" benzeri haberler gazetelerde çokça çıkar. Bırakın duayenlerin açıklamalarını, Şişli Belediye Başkanı ve (listede bile yokken) Adnan Polat'ın basın toplantısıyla "biz falancayı destekliyoruz" diye konuşması da anlamsız. Ne yani, siz destekliyorsun diye biz de mi destekleyeceğiz sizin istediğin kişiyi?.. Adamlara yaşından veya kulüpteki geçmiş konumlarından dolayı saygı göstermek başka şey, onları efendimizmiş gibi görmek başka şey...

Fatih Altaylı Sabah gazetesinde Galatasaray'daki "büyükler" sorununa değinmiş...
Galatasaray seçimlerinden önce gazetelerde sürekli olarak "Galatasaray'ın büyükleri şunu işaret etti, Galatasaray'ın duayenleri bunu işaret etti" gibisinden haberler yer aldı. Galatasaray'da Galatasaray'dan büyük kimse yok. Kendilerini "büyük" zannedenler bunun farkında değil. Galatasaray'ın "büyüklerinin" bugüne kadar Galatasaray Spor Kulübü için ne yaptıklarını hep merak etmişimdir. Pozitif bir şeyler mi yaptılar, yoksa kendi hesaplaşmalarını, kendi dostluk ve düşmanlıklarını Galatasaray platformuna taşıyıp Galatasaray'ı kendilerine alet mi ettiler! Acaba kaçı veya hangisi Galatasaray'ı tribündeki taraftar kadar "beklentisiz" ve "safiyane" hislerle sevdi. Galatasaray'ın büyüklerine saygımız sonsuz. Ama Galatasaray'a yük değil, gerçekten büyük oldukları sürece...
Bu arada dün, Özhan Canaydın yine başkanlığa seçildi. Kendisinden hiç memnun olmasam da tebrik ediyorum...

Eski stadyum parça parça satılıyor

Arsenal'in, yeni stadyumuna geçmeye hazırlandığı biliniyor. Hürriyet Pazar'da bu konu hakkında bir yazı yazılmış... Bakalım Ali Sami Yen için de yazıda anlatılanlara benzer etkinlikler yapılacak mı?..
İngiltere’nin en köklü futbol kulüplerinden Arsenal için 2006 önemli bir yıl. Londra takımı gelecek ağustosta 92 yıllık Highbury Stadyumu’nu bırakıp 60 bin kişilik yeni Emirates Stadyumu’na taşınacak. Ancak, kulüp emektar Highbury’yi de kolayca gözden çıkarmaya niyetli değil. Bugüne kadar 13 lig şampiyonluğu görmüş bu efsane stadyuma yaz aylarına kadar sürecek bir dizi etkinlikle veda ediyorlar.

Tuncay bir hindiymiş

Rakip takımların taraftarları Tuncay Şanlı'ya "Şeker kız Tuncay" ve "TunGay" benzeri lakaplar takıyor. Ama şu son maçta anladık ki Tuncay insan değilmiş, yenildikleri bir maçta daha kimin kime bindiğini anlayamayan (kendi ifadelerinden çıkan sonuç) bir hayvanmış. Biliyorsunuz, Fenerbahçe'nin milli futbolcusu Tuncay Şanlı, Galatasaray-Fenerbahçe maçından sonra Galatasaray ve Beşiktaş camialarına hakaret etti...
Tuncay Şanlı: Bir baba hindi
Fener taraftarları: Hey Allah
Tuncay Şanlı: Cim Bom'a bindi
Fener taraftarları: Hey Allah
Tuncay Şanlı: Cim Bom'dan indi, Kartal'a bindi...
Şimdi kendisi Disiplin Kurulu'na sevk edilmiş bulunuyor. Bakalım Galatasaraylı futbolculara verilen cezalara benzer bir ceza verilebilecek mi?..

Bu arada Radikal gazetesinden Feridun Düzağaç'ın bu konu hakkında yazdıklarını da okuyun. Kendisi iki hafta önce Tuncay'ı yere göğe sığdıramıyordu... Bugünkü yazısında yanıldığını kabul etmesi güzel bir davranış...
An itibarıyla pek değerli ve 'adaletli' medyamızın, futbolun ahlak masası Aziz Yıldırım'ın, sahaya atılan şişelerden dolayı federasyonu GS'nin sahasının kapatılması için ihbar etmekle ağlaşan yöneticilerin, 'sağduyulu' İhsan Topaloğlu'nun FB TV'sinin, işin ilginç yanı nedense anti-Fener sevdasına düşmüş Lig TV'nin bile görmezden geldiği ya da belki daha kötüsü makul ve 'normal' saydıkları bir olay: Milli Takım'ın yıldızı bir futbol 'değer'inin asırlık çınarlar Beşiktaş ve Galatasaray'a açıkça adice ahlaksızca küfür ettiği, buram buram popülist, akla zarar, anlama ve ahlaka eziyet amigoluk şovu. Elimi vicdanıma koyarak söylüyorum ki İsviçre-Türkiye maç bitiş düdüğünü takip eden iki dakikalık cinnet anında ya da yıllar önce Paskal Nuuma'nın gol sevincini 'kendisiyle' paylaştığını gördüğüm anda hissettiğim utanma duygusuyla eşdeğerdir.
Kendisi artık bir ahlak suçlusu olarak T.Ş. (24) olarak anılacaktır da, peki ne değişecektir? Kocaman bir hiç. Milli Takım'da oynamaya, bahisçi Gökdeniz ile paslaşmaya gollere ve 'zaferlere' imza atmaya devam edecek.
Belki âdet edindiği üzere kuru bir özür dileyecek ya da özüre zorlanacak. Babalar pırıl pırıl çocuklarına T.Ş. formaları almaya devam edecek. Çocuklar ona özenecek; ona öykünerek onun gibi olmak isteyecekler ve korkarım O'nun gibi, O'nun kadar ve o denli olacaklar. Söz konusu olay bendenizi ayrıca sendeletmiştir. İki hafta önceki 'Beşiktaşlı ve Tuncay Şanlı' yazımdan ötürü tüm okurlarımdan okumazlarımdan Radikal gazetesinin otuzaltı santimetrekaresinden, kalbimden, iyi niyetimden, saflığım hatta aptallığımdan, Hasan Şaş'tan baştan sona her güzel futbolseverden alfabetik sırayla özür dilerim. Nihat Özdemir kendi ifadesiyle 'Nefesini tutmuş GS'ye ne ceza verileceğini merakla bekliyor' ya ben de aynı iştahla merak ediyorum. Ne Fener yönetimi ve başkanı, ne federasyon disiplin komitesi, ne medyadan bir beklentim var. Sadece üç değerli Fenerli'nin duygularını merak ediyorum; şeytan Rıdvan, Hasan Ali Atasoy ve Hiko.
Artiz Kupası şimdiden T.Ş.'nin; Fortiz Kupası kimin olur bilmem, kupaların ve 'yıldız'ların değer kaybı ortada. Mazisinde Lefter ve bir dolu efsanesi, medyasında İslam Çupi gibi ölümsüz bir duayeni varolan, savaş yıllarındaki moral katkılarıyla Beşiktaşlı Atatürk'ün sempatisini kazanmış, yüzüncü onur yılına hazırlanan büyük Fenerbahçe camiası fakirin ekmeğine umut sürer diyelim ve annelerden dileyelim; bugün doğan hiçbir çocuğa Tuncay adı konmasın. Çünkü Tuncay bir hindiymiş.

Saha kapatma cezası verilemez

Evet, Galatasaray'a saha kapatma cezası verilemez. Geçen sene Kadıköy'de oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçı düşünülürse bu tip bir ceza verilmemesi gerekir. 22 Mayıs 2005'te oynanan Süper Lig maçınında yaşananları hatırlayalım...

Milliyet gazetesinden "günün ayıbı" başlıklı bir haber...
Saraçoğlu standartları bozuldu...
Kadıköy'de hiç küfür edilmiyor iddiası, biraz fazla iddialıydı. Dünya'nın hangi stadında böyle bir temizlik sağlanabilmiş ki! Hatta böyle birşey sağlanabilir miydi ya da sağlanmalı mıydı? Bunlar da tartışma konusu. Ama şu kesinlikle söylenebilir, sezon başından bu yana mümkün olabilecek dil hijyeni sadece bu statta vardı. Bu konuda yurt çapında bir planlama yapacak olanlara bir standart sunulmuştu: Küfürde Kadıköy standartları. Dün bu standart bozuldu.
Maçtan önce Özhan Canaydın'a edilen küfürlerle. Hatta bir ara DJ marifetiyle üzerine küfürlü güfteler bezenmiş bildik şarkıların çalınıp, ilgili yerlerde ses kısılmasıyla. Ve tabii küfür, şiddetin ilk adımıdır. Çünkü ardından tünele giren Galatasaraylılar'a şişelerin yağması geldi. Önemli yol almış Fenerbahçe tribünleri en başa döndü.
Milliyet gazetesinden başka bir haber... Başlığı ise çok ilginç: "Galatasaraylı futbolcular pet şişe yağmuruna tutuldu"...
Galatasaraylı futbolcular, Fenerbahçe maçı öncesi ısınmak için sahaya çıkarken adeta pet şişe yağmuruna tutuldu....
Maçın başlamasından 45 dakika önce sahaya çıkan sarı-kırmızılı futbolculara maraton tribününden çok sayıda su dolu pet şişe atıldı. Sarı-kırmızılı futbolcular, soyunma odası tünelinden çıkışta koşarak sahaya girerken, çevik kuvvet ekipleri tünel çıkışında kalkanlarıyla futbolcuları yabancı maddelerden korumaya çalıştı. Isınmasını tamamlayan Galatasaraylı futbolcular soyunma odalarına giderken de büyük zorluklarla karşılaşarak, yine pet şişe yağmuruna tutuldu. Tünel girişine gelen futbolcular, tek tek polis kalkanlarının altına koşarak soyunma odasına gidebildi.
Futbolcularıyla birlikte sahaya çıkan Galatasaray Kulübü İkinci Başkanı Ergun Gürsoy’a Fenerbahçeli taraftarlar büyük tepki gösterdi. Gürsoy’a tribünlerden yabancı maddeler atılırken, güvenlik güçleri Galatasaraylı yöneticiyi kalkanlarıyla koruma altına aldı. Ancak Gürsoy koruma istemeyince, numaralı tribüne dek özel güvenlik birimlerinin kontrolünde gelirken, bu kez tribünlerden küfür edilmeye başlandı. Numaralı tribün önüne geldiğinde yine yabancı maddeler atılmaya başlayınca Gürsoy, protokol tribününe çıkamadı. Bir süre saha içinde bekleyen Galatasaraylı yöneticiyi polisler yeniden koruma altına alarak tribüne çıkardı.
Yaşananların fotoğraflarını da verelim: Fotoğraf 1, fotoğraf 2, fotoğraf 3, fotoğraf 4...

Bu fotoğraf da bu sene Kadıköy'de yaşananları hatırlamanız için...

Bir baba hindi kime binecek acaba ?

İnternetspor.com'da yazan Necati Şatana'nın yazısı... Adalet isteyen yüzsüzler için yazmış. Güzel de olmuş...
Bunun ötesinde Fenerbahçe’nin konuşurken kaşı, gözü oynayan sempatik As Başkanı Nihat Özdemir, tribünlerden atılan yabancı cisimleri birer “Patriot” olarak değerlendirmiş ve neredeyse takımını sahadan çekeceğini söylemiş ve bir de eklemiş; Adalet istiyoruz!... Adalet isteyene de bir bakın hele!... Bu ülkede adaletin uygulanması halinde en çok zararlı çıkacak olanlar “Adalet” istiyorlar. Evet biz de adalet istiyoruz. Verin Galatasaray’a bir maç saha kapatması.
Ardından hakaret nedeniyle 3 maç ceza alan ve cezası bir anda affedilen ve ardından zorlu deplasmanda takımını attığı gollerle sırtlayan Semih’in durumu tekrar görüşülsün.
Elle atılan, elle kesilen toplam 5 maç yeniden değerlendirilsin.
Rakiplerinin ayağına bastğı için, soyunma odalarında kapılara tekme attığı için cezalandırılan, özel maçlarda hakemler tarafından 3’er maç cezalandırılan Galatasaraylı oyuncuları bir hatırlayalım ve; derbinin ardından tribünlere giderek, “Baba Hindiyi Cimbom ve Kartala” bindirenlere de ceza verelim.
Tuncay’ın “Terbiyesizliği”, büyük camialara küfür etmesi ve bunun için de bini aşkın taraftarını örgütlemesine de ceza verelim.
Eğer bu ülkede bunları yapabilecek bir federasyon varsa, Galatasaray’ın sahasını da kapatın...
Yönetim eliyle yaptırılan organize küfre ceza veremeyen, futbolcusu tribünlerde rezalet çıkaran bir takıma ceza veremeyen PFDK Galatasaray’a ceza vererek şampiyonluk yolunda “Haksız rekabet” yaratmaya devam edecekse etsin.. Kısacası PFDK'nin vereceği cezaların ardından Tuncay'ın elindeki "Bir Baba Hindi"nin kime bindiğini göreceğiz. Duydunuz mu Sayın Profesyonel Disiplin Kurulu Üyeleri?..

Özhan Canaydın

Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın televizyon programlarına konuk olup sanki bilinmeyen biriymiş gibi kendisini tanıtıyor ve utanmadan Galatasaray taraftarının Galatasaray içindeki bazı gruplar tarafından (taraftar aptaldır ya) kendisine karşı kışkırtıldığını söylüyor... Ama nedendir bilinmez, başkanlık yaptığı dönemin Galatasaray tarihinin en rezil dönemlerinden biri olduğunu görmek istemiyor...

Taraftarlar Canaydın'ın Galatasaray'ın haklarını yeteri kadar savunamadığını, gelecekte de durumun değişmeyeceğini düşünüyor. Taraftarın ve üyelerin, on senede yedi şampiyonluk, Avrupa kupalarında final ve dünya çapında yıldızlar gibi masalları artık yutacağını sanmıyorum. Üç yıldız diye Frank de Boer, Ümit Davala ve Fatih Terim'i transfer ettiğini, elindeki yıldız adayını da kaçırdığını daha unutmadık... Ayrıca şu da var... Başkan, televizyonlara çıkıp (anti-demokratik bir uygulama olan) tek listeyle seçime girilmesi gerektiğini söylüyor... Adamlar oturup kendi çıkarları doğrultusunda anlaşacak, oy veren bazı enayiler de seçim yapma gibi bir şansları olmadığı için bunu oylarıyla onaylayacak... Ne güzel, değil mi?..

Gerçi muhalefet eden herkes boş yere konuşuyor. Büyük ihtimalle seçilen yine Özhan Canaydın olacak ve Fenerbahçeliler bu duruma bayılacak...

Yabancı oyuncu sınırlaması

Sabah gazetesindeki bir habere göre futbolda yabancı futbolcu sınırlaması sorunu tarihe karışıyormuş. 18 kişilik maç kadrosunda ikisi alt yapıdan olmak üzere en az 7 Türk vatandaşı futbolcu bulunması yeterli olacakmış. İsteyen takımlar da sahaya 11 yabancı oyuncuyla çıkabilecekmiş... Ayrıntıları şu sayfadan okuyabilirsiniz...

Takımların istedikleri sayıda yabancı oyuncuyla sözleşme imzalayabilmesi ve bunlardan sadece altısının maçlarda oynatılması bence yeterli olabilirdi. Böylece takımlar, ihtiyaç duydukları bir yabancı oyuncuyu alırken elindeki bazı yabancı oyuncuların sözleşmelerini feshetmek zorunda kalmazlardı. Avrupa'daki başarının yabancı oyunculardan geçtiğini düşünen takımlar da rahatlamış olurdu... Bunun yanında (birçok ülkede olduğu gibi) belli bir süre aynı takımda oynayan yabancı futbolculara Türk vatandaşlığı veya Türk statüsünde oynayabilme hakkı da verilebilirdi... Henüz kesinleşmiş bir karar olmadığı için fazla bir şey yazmaya gerek yok ama sınırlamanın tamamen kaldırılması iyi bir uygulama değil. Avrupa Birliği ülkeleri örnek gösteriliyor ama oralardaki oyuncular serbest dolaşım hakkı sayesinde istediği ülkede futbol oynayabiliyor. Bizimkilerin ise böyle bir şansı yok...

Anında tekrar uygulaması

Milliyet'in internet sitesinde basketbolda uygulanmaya başlanan "instant replay" (anında tekrar) uygulaması anlatılıyordu. Daha önce ben de başka bir spor dalında gördüğüm bu uygulamanın futbolda da uygulanabileceğini belirtmiştim. Umarım basketboldan sonra sıra futbola da gelir. Her ne kadar bu uygulama bazı takımların işine gelmeyecek olsa da...

Hıncal Uluç'tan Rıdvan Dilmen yorumu

Son zamanlarda Rıdvan Dilmen'in objektif yorumculuk adı altında sinsi sinsi yaptığı taraflı yorumlar birçoğumuzun dikkatini çekiyor... Konu, Hıncal Uluç'un dikkatini de çekmiş...
Rıdvan'ın dünya çapında bir TV yorumcusu olduğunu ilk ben yazdım ve söyledim. Kendisi ile de konuştum.. "Teknik direktörlük hayallerini bir yana bırak, bu müthiş yeteneğinin üzerine git" diye.. Digiturk'le arası bozulunca, gönüllü arabulucu oldum..
Bir süre sonra da uyardım.. "Rıdvan, Fener maçları dışında harikasın.. Ama bu maçlarda tepki çekiyorsun. Çünkü tarafsız olamıyorsun.. Çünkü Fener'i ve Fener aleyhindeki pozisyonları konuşmak içinden gelmiyor.. Bu da dikkat çekmeye başladı" diye..
Rıdvan kendini toparlayacağına, daha da derin bir fanatizm içine düştü.. İşin kötüsü, Digiturk de F.Bahçe TV ile yarışır hale geldi.. Bakın şimdi Fener-G.Saray maçı başlıyor.. İki yorumcu var ekranda.. Biri Fenerli Rıdvan, öteki G.Saraylı Hakan.. Ve maç boyu sadece Rıdvan yorum yapıyor ve nalıncı keserini hep Fener'e yontuyor.. Hakan süs..
Alex'in iptal edilen golünde top ağlara değmeden nerdeyse kesip atıyor. "Net gol!" Ama Fenerlilerin kasıtlı tekmelerinde "Sarı kart olabilir miydi acaba" dediği bile yok. Maçı sarı-lacivert gözlüklerle okuyup anlatıyor.
İnanın bir başka kanalda sadece tribün sesi ile maç olsa, ona döneceğiz. Sonunda Rıdvan'ın yorumlarını duymamak için sesi kıstık..
Rıdvan'a da, Digiturk'e de dost uyarısı. Fanatizmi bırakın. Bu ülkede TV seyircisi Fenerlilerden ibaret değil. Yakışmıyor. Puan kaybediyorsunuz! Güven kaybediyorsunuz.
Hepsinden önemlisi saygınlığınızı yitiriyorsunuz!

Aziz (!) Başkan!..

Çıkıklık yaptığı için küfür yiyen ama niye küfür yediğini anlayamayan Fenerbahçe Spor Kulübü başkanının açıklamalarını dinledik ve güldük... Hıncal Uluç'un konu hakkındaki görüşlerine katılıyoruz...
Takke düştü, kel fena halde göründü..
Organizasyonu için 4500 kişi gerektiren bir tribün eyleminden Fenerbahçe Başkanının haberi yokmuş.. Hiç sıkılmadı bu açıklamayı yaparken.. Oysa daha iki gün evvel bas bas bağırmıştı...
"Bakın ben tribünlerime hâkim oluyorum. Ama Beşiktaş ve Galatasaray yöneticileri küfürü teşvik ediyorlar. Adlarını biliyorum, açıklarım.."
Beşiktaş ve Galatasaray tribünlerinde olup bitenin içyüzünü bileceksin, ama Beşiktaş camiasına, hem de durup dururken, statta tek Beşiktaş seyircisi, sahada daha Beşiktaş takımı yokken, yani hiçbir tahrik sebebi mevcut değilken, "Köpekler" demek için bir hafta önceden hazırlık, maç günü özel düzenleme ve olay anında tamamen yönetim kontrolündeki anons sisteminin kullanılmasını gerektiren bir dev organizasyondan haberin olmayacak!.. Hadi canım sen de!..
"Sen bu kadar gaflet ve dalalet içindeysen, Fener tribünlerini nasıl kontrol ediyorsun" demezler adama?..
"Burnunun dibinde bir ordu insanın bir hafta süren hazırlığından haberin olmuyor da, öbür kulüplerde uçan kuşu nerden biliyorsun" demezler mi?.
Hadi safız ya, inandık ya, haberi gerçekten yok ya.. Senin stadında 4500 kişi, senin anons cihazından verilen emirle Beşiktaş Camiasına "Köpek" diyorsa, en azından "Beşiktaş camiasından özür dilerim" demen gerekmez mi, yürekten sportmen, yürekten fair playci isen?..
Ve de eklemen gerekmez mi, "Bu rezilliği organize edenler hakkında araştırma başlattım. Hepsini ortaya çıkarıp teşhir edeceğim ve Fenerbahçe kulübünden de, stadımızdan da atacağım" diyemez misin?.
" İTaat et" mozayık yazısı, Aziz Yıldırım kimliğinde, Rüştü'nün dövülmesi, Mustafa Denizli'ye ve bazı meslekdaşlarıma saldırılmasından bu yana, zerre değişiklik olmadığının göstergesidir..