Penaltıya Sebebiyet veren 9 Hareket :
Ceza sahası içinde çadır kurup piknik yapmak.
Kale çizgisi üzerinde kaleciye elle sarkıntılık yapmak.
Sırtını kale direğine dayayarek kaşınmak.
Hakem olduğu yerde dururken bağcıklarını birbirine bağlayıp koşmasını engellemek.
Ceza alanı içinde çukur kazıp rakip forvetleri avlamak.
Kale ağlarını söküp balığa gitmek.
Kale direklerini sevgilisinin adını çakıyla kazımak.
Onsekiz içinde ceptelefonunu açık tutmak.
Sahada kabuklu yemiş yemek ve sigara içmek.

Yeni Ali Sami Yen stadı

Eskisinin ne zaman yıkılacağı ve yenisinin de ne zaman bitirilebileceği belli olmasa da, yeni Ali Sami Yen stadı Mecidiyeköy'de işte böyle gözükecekmiş. Büyültülmüş hali için fotoğrafa tıklayın...

Şampiyon Taraftar

Kanal D'de "Şampiyon Taraftar" adlı bir yarışma programı başlayacakmış. Yarışmada taraftarlar futbolla ilgili soruları yanıtlayıp takımlarına puan kazandırmaya çalışacaklarmış. Şampiyon taraftar ise 13 haftalık bir mini ligin sonunda belli olacakmış. Haberin devamı...
"Top yuvarlaktır" "Maç 90 dakikadır" laflarını rüyamızda bile görmeye başladık artık.
Peki bu sihirli cümleleri ilk kim söylemiş ?
Şans eseri bir yazıda okuduğum üzere bu kelamları ilk eden kişi 1954 Dünya Kupası finalinde Almanya'nın Teknik Direktörü Herberger. Almanya, final maçının ilk 8 dakikasında Macaristan'dan 2 gol yer.. Devre arasında bu cici abimiz bu kelamları eder.. olaylar gelişir.
Bu güzel yazının devamı ve maçın sonucu burda

Hakem hataları nasıl azaltılır?

Geçen haftaki İspanya ligi maçlarında, sonuca etki eden bariz hakem hataları görünce, bu hataların nasıl azaltılabileceğini anlattığım 18 Kasım 2003 tarihli yazıyı hatırladım. Aynen kopyalıyorum:

Geçenlerde TV5'de canlı yayında Fransa İngiltere rugby dünya kupası yarı final maçı vardı. Hakem tartışmalı bir pozisyonda sayı kararı için diğer hakemlerin (sanırım masa hakemleri de var) görüntüleri izlemesini ve verilebilecek en doğru kararı kendisine kulaklık aracılığıyla bildirmesini bekledi. En sonunda da sayıyı verdi. Benzeri bir uygulama futbolda da olamaz mı diye merak ediyorum. Bazı maçlarda "top çizgiyi geçti mi, kim kime dirsek veya tekme attı, penaltı mı" gibi sorular çok konuşuluyor ve hakemlerin bir saniyede verdiği kararlar acımasızca eleştiriliyor. Böyle bir sistem oturtulursa hakem hataları ve bu tartışmalar en aza indirilmiş olmaz mı? Ekonomik ve teknolojik sorunlar düşünülünce bunu her maçta uygulamak biraz zor olabilir, ama en azından süper lig veya kupa maçlarında bu sistem uygulamaya sokulabilir. Zaten bu maçların görüntülerini televizyon kanalları çekmiyor mu? Oturtursun birkaç hakemi sahadaki bir televizyonun başına, yavaş çekimde ileri geri sararak tartışılan pozisyonları inceleyip orta hakemi doğru karara yönlendirirler. Ancak böyle yapılırsa hatalar azaltılabilir...
Bu muhteşem statta futbol oynamak büyük zevk. Biz de zevk almak için oynadık. (Murat Sözkesen, Ç.Rizespor)

G.Saray-A.Gücü maçındaki saygı duruşunu görünce eski takım arkadaşım Aydın Tohumcu’nun öldüğünü öğrendim. Bu dünya gerçekten fani. Biz burada neyi tartışıyoruz ya! Yok Fener kötü oynamış, yok Ali Aydın kırmızı kartını göstermemiş... Bize ne ya! Ömrümüz böyle tükenip gidiyor. (Erman Toroğlu)

Ben Romenim ve Romen kalacağım. (Lucescu’nun “Ne zaman Türk olacaksınız?” sorusuna yanıtı.)

Bu G.Saray Yunanistan’da Olympiakos’a yenilmiştir. Ancak biz Juventus’u yenebilecek güçteyiz. (Fatih Terim)

G.Saray, F.Bahçe’ye 6 Kasım’da 6-0 yenilmişti. Eğer 5 Kasım’daki bu maçta 5-0 yenilseydi, ki bu mümkündü, rakiplerinin alay konusu olurdu. (Ahmet Çakar, Olympiakos maçı sonrası)

Reklam ve sponsorluk anlaşması yaparak sezon başında imza atanlar, yerlerini garanti sanmasınlar. (C.Daum)

Yağmurdan dolayı ilk gösterdiğim kartta 14 numaralı oyuncunun 1’i silinmiş. Baktığımda 14 yerine 4 gördüm. Bunu raporuma yazdım. (Ali Aydın)

Ali Aydın’ın sarı kartının üzerindeki yazıları, bırakın yağmur suyunu, vücut terini, hiçbir silgi çıkaramaz. Banyoya girip, vücut sabunuyla yıkasanız yine çıkmaz bu yazılar. (Erman Toroğlu)

A.Gücü’nün futbolcuları rüzgâra suç buluyorlar. Onlar kendi rüzgârlarını kaybetmiş aslında. (Erman Toroğlu)

G.Saray, bilet fiyatlarını bir buçuk milyon dolar yaptığı halde Olimpiyat Stadı bomboştu. (Şansal Büyüka)

Çok yakında G.Saray yönetimi Olimpiyat Stadı’ndaki maçlarda 1 bilet alana 3 bilet bedava kampanyasını başlatacak. (Erman Toroğlu)

Zaman gastesi , Sporvizyon ekinden alıntıdır. Çarşamba günleri 400 kaat.
İletişim yayınları futbol kitaplarından 11.sini çıkardı " Fırtına, İhtilal, Efsane Trabzonspor " . "Anadolu Yıldızı Eskişehirspor " adlı 10. kitaptan sonra yine bir anadolu takımıyla, hemde Trabzonsporla kitaplığımızı şenlendirmeye devam ediyor.

Habere göre kitap tam 40 yazarın yazılarından seçmelerden oluşuyor. Peki kim bu yazarlar; işte bazıları ; Şenol Güneş, Hakan Kulaçoğlu, Fuat Saka, İbrahim Can, Sunay Akın, Nihat Genç, Feridun Hürel, Ergun Ata, Zeki Çol, Devrim Sağıroğlu, Mehmet Tan, İskender Günen, Necati Kola, Behram Kılıç, Tanıl Bora, Ümit Kıvanç, İhsan Öksüz, Kemal Yıldırım, Murat Yığcı ve Bülent Gürkan .. Kitabın editörlüğünü Dr. Hakan Kulaçoğlu yapmış. Alına okuna..

Açıklama

Sevgili stadyum yazarları, gördüğünüz gibi tasarımı değiştirdim. Sitenin eski tasarımında yazılar iç içe girmiş haldeydi, şimdi daha okunaklı oldu. Bariz bir şekilde zikzak'a benzemesine rağmen bu tasarım şimdilik bizi idare eder. Daha sonra farklı bir template yapacağım. Sitenin şimdiki halinde epostalarımızın görüntülenmesini engelledim ve aşağıya bir linkler bölümü koydum. Bildiğiniz kaliteli siteler varsa bu yazının altına yorum yazın. Bir de, yukardaki (aceleyle yazılmış) giriş yazısı olmuş mu? Siz ne önerirsiniz...
Futbol ile ilgili 1-2 link verelimde fazla sıkılmayalım değilmi. Hepimizin içinde belkide gizli bir fanatik var. İtiraf edin..
İlk olarak vereceğim link kendi tuttuğu takımdan memnun olmayanlar için. Ben takımımdan memnun değilim. Ah ben başkan ben teknik direktör olacaktım diyenler için NTVMSNBC bizim için fantezi futbol adında bir uygulama başlatmış adidas sponsorluğunda.
Aslında hiçte fena bir uygulama değil. Mızmızlanan arkadaşlarınıza tavsiye edebilirsiniz.
Birde delice taraftar olup maçlara gidemiyorsanız kendi içinizi dökmeniz için webde forumlar var. Mesela en ateşlisi olduğunu düşündüğüm kendi taraftarım forzabeşiktaş. He galatasaraylıyım diyorsanız ultraslan forumu size göre olabilir. Fenerliler içinde tabii ki antu en uygun yer..

Spor programında etek

Lig TV de (Digiturk 777) kanalda bir program var. Melih Şendil'in sunduğu programda Hıncal Uluç, bir yazar ve birde bayan var. Şimdi benim sitemim şuna. Ben oraya maç analizlerini izlemeye gidiyorum . Bakıyorum BJK ortadan kaç gol sağ kanattan kaç gol atmış diye. Ama gelin görün ki kendimi veremiyorum. Çünkü o bayan %90 oranında sürekli olarak etek giyiyor. Ben etek demem ama adı etekmiş. E birde bacak bacak üstüne atınca hiç bir istatistiğe kendimi veremiyorum. En kısa zamanda bu eteğin kaldırılmasını yerine Metin Tekin, Rıza Çalımbay, Şeytan Rıdvan gibi adamlar gelsin istiyorum...

Saçma bir yayın politkası

TRT, Valencia - Barcelona maçı dururken, niye Sevilla - Real Sociedad maçını canlı olarak yayınlıyor? Bunu daha sonra banttan gösterse olmaz mı? İki dev futbol takımının kaliteli bir maçı varken, sırf Nihat'ın takımı diye Real Sociedad'ın maçını mı yayınlamak gerek? Bu çok saçma bir yayın politkası değil midir? Diğer ülkelerin bazı televizyon kanalları, bazen bu tip önemli maçların yayın haklarını satın alıp, karşılaşmaları canlı olarak yayınlıyor. Mesela geçenlerde bir Polonya kanalında Ajax - PSV maçını canlı olarak seyretmiştim. Ama bizim TRT ne yapıyor, elindeki maçın kıymetini bilmiyor. Bir de Real Madrid maçının arasındaki reklamlarda, "yarın Galatasaray'ın UEFA Kupası'ndaki rakibi Villareal'in maçı naklen TRT'de" diye reklam yapıyor. Bu hafta Valencia'nın da Beşiktaş'la maçı yok mu?..
ümit davala ve hamit altintop'un oynadığını görünce schalke-werder bremen maçını izleyeyim dedim. ümit davala'yı pek takip edemiyoruz artık alman ligine gösterilen ilgi az olunca... yalnız bi kaç haftadır trt2 lig maçlarını yayınlamaya başladı, ilgilenenler kaçırmasın.
sıkıcı bir maçtı diyebilirim ilk yarısı itibariyle, alman maçlarının genel özelliği olaraktan. özellikle ondan evvel seyrettiğim chelsea-arsenal maçıyla kıyaslayınca. neyse, asıl yazmak istediği mevzum ümit davala. malum milli takımın yeniden "yapılanması" aşamasında kendini kadro dışında bulan oyunculardan birisi. kararın doğru olup olamadığı tartışılır. yalnız asıl beni rahatsız eden şenol güneş'in ümit davala örneğinde de vücut bulan kadro seçimindeki tutarsızlıkları.

örneğin geçen sene ümit davala'nın galatasaray'daki oyunu tam bir felaketti. buna rağmen şenol güneş milli takıma çağırmaya devam etti, tıpkı hakan ünsal ve alpay'a yaptığı gibi. lakin bu sene işler değişmiş görünüyor. ümit davala werder bremen'in bundesliga'da oynadığı 20 maçın 18'inde ilk onbirde yeraldı. azımsanmayacak bir başarı, werder bremen'in bu seneki üstün performansı düşünüldüğünde... anlaşılan gösterilen bu performans şenol güneş için pek bir şey ifade etmiyor. kendince burnunun dikine giderek, "ya hep, ya hiç" mantığıyla adam seçiyor. kimin hakettiğini iyice değerlendirmeden, o anki şartlar içerisinde "konjonktür"e uygun olarak kendince liste hazırlıyor.

son olarak bu tarz bi yaklaşım yakın zamanda alpay için de söz konusu olabilir. örneğin inchon united'da gayet başarılı oynamaya başladı diyelim, kadroda kendine yer bulamayacak. takımı gençleştirmek güzel de, kararını da bilmek lazım.

not:ümit davala'nın werder bremen'in web sitesindeki sayfası

Ebru Köksaldı

Milliyet'te, Ebru Köksaldı isimli bayan bir spor yazarı var. Bence içinde bulunduğu piyasadaki en düzgün üç beş yazardan biri. Yazılarını aylardır takip ediyorum ve Ebru hanımın bir Championship Manager fanatiği olduğu düşünüyorum. Genellikle takımların teknik ve taktik özellikleri hakkında yazılar yazıyor. Sadece Türkiye ile de yetinmiyor, dünya liglerini ve oralardaki oyuncuların özelliklerini ve geçmişini de biliyor, üstelik bunları sürekli takip de ediyor. Kendileri bugünlerde, UEFA kupasındaki rakiplerimizin analizlerini yapıyor. Futboldan anlamayan, sürekli futbol dışı yazılar yazan spor yazarlarına benzemeden böyle devam etmesini diliyorum...

Milli takımın haline üzülüyorum

Milli takımın haline gerçekten üzülüyorum. Galatasaraylı futbolcularla beraber milli takım da bitti. Aslında bunun nedeni elde iyi oyuncuların olmaması değil. Sorun, var olan oyuncuları kullanacak teknik kadro eksikliği. Letonya ve İngiltere maçlarında oynanan oyundan hiçbir farkı yoktu geçen akşamki maçın. Tek pozisyonumuzu 88. dakikada (ikinci yarının ilk on dakikasını seyredemedim) Zafer Biryol ile bulabildik. Anlayamıyorum, nasıl bir taktik anlayıştır bu. Hiçbir organize atak yok, sadece maç boyunca ceza sahası dışından çekilen ve oyuncuların bireysel yeteneklerine bağlı olan şutlar var o kadar. Peki orta sahaya ne demeli? Gerçi hangi orta saha diye sorabilirsiniz. Ben de göremedim. Defanstan ileri şişirilen topların acaba kaçı bizim çocuklara geldi? Adamlar hücum ediyor defansta adamımız olmuyor, biz hücum ediyoruz bu sefer ileride adamımız yok. Nerede bu futbolcular? Gelecekte bu kadroya Hasan Şaş, Emre Belözoğlu, Yıldıray Baştürk, Fatih Akyel ve İlhan Mansız gibi kaliteli oyuncular katılırsa, belki takımın belli bir düzene girme ihtimali olabilir. Bunun için de doğal olarak biraz daha beklemek gerekiyor. Zaten milletin gördüğü rezaleti mutlaka federasyon da görmüştür. Hem sen Danimarka'ya diş geçiremiyorsan Fransa, İtalya, İngiltere, Almanya, İspanya, Hollanda ve Portekiz gibi güçlü takımlar karşısında ne yapabilirsin ki. Korkarım bu oyun anlayışıyla Yunanistan'ı bile yenemeyeceğiz...
Arsivimden bir kac gol sectim. Clarence Seedorf'un 1997 yilinda Real Madrid formasiyla Atletico Madrid'e yaklasik 40 metreden attigi gol, Dennis Bergkamp'in 2002 yilinda Arsenal formasiyla Newcastle United'a attigi sahane gol, Roberto Carlos'un Brezilya formasiyla 1997 yilinda Fransa Milli Takimi kalecisi Barthez'i avladigi gol, yine Roberto Carlos'un 1998 yilinda Real Madrid formasiyla Tenerife'ye sifirdan attigi gol, Raul'un gencliginde Atletico Madrid'e attigi klas gol ve son olarak Hugo Sanchez'in rova$ata ile attigi gol.

Bu birbirinden guzel 6 golden, en guzeli sizce hangisi? (sag tik save as yapin, ram, mpg/mpe ve wmv formatindalar)

· Seedorf
· Bergkamp
· R. Carlos vs Barthez
· R. Carlos vs Tenerife
· Raul
· Hugo Sanchez
Turkiye - Danimarka maci. Mac oncesi, operasyonlardan bahsediliyor, takim gencle$iyormu$, yeni taktikler denenecekmis. Yani, macin lehimize gecmesi icin bir takim hamleler yapildigi soyleniyor. Sonuc 0-1'lik maglubiyet.

Macin ilk yarim saatini seyrettim, kabaca golden sonra izlemekten vazgectim. Iste, asil degi$mesi gereken budur. Izleyiciye "umut" verilmelidir, maglup durumdayken one firlayacagi umidini izleyiciye asilamalidir.

Peki bu nasil olur? Takimi genclestirerek mi? Kismen. Yepyeni taktikle, formasyonla mi? Bu sorunun yaniti da "kismen". Cunku asil degismesi gereken teknik yonetimdir, mentalitedir.

Senol Gunes, takimin teknik patronu, belki dunyanin en iyi insani olabilir, yolda duseni tutup kaldirabilecek, ac gordugunu doyuracak, komsusu acken tok yatmayacak kadar iyi, buyuklerinin yaninda bacak bacak ustune atmayacak kadar da saygida kusur etmeyen bir insan olabilir; lakin en az bunlar kadar da futboldan anlamayan, elindeki malzemeleri layikiyla kullanip guzel bir yemek yapamayacak kadar da beceriksiz bir insan.

Zaten 2002 dunya kupasi ucunculugunden beri soylenegelen bir laf var: "Turkiye dunyanin en iyi takimlarindan biri". 2002 yazindan beri Turk halkinin yedigi, gelecegin atasozu olmaya aday soz. Herseyden once, birakin "en iyi" olmayi, Turkiye "takim" bile degil; takim oyunu oynanmiyor, herkes kisisel becerilerine guvenerek birseyler yapmaya calisiyor ama rakip takim "takim" oldugunda, birbirleriyle yardimlastiklarinda, en basitinden rakip sahada pres yaptiklarinda, kisisel becerilerimiz yetmiyor.

Hic bir zaman 2002 yazindaki kadar dunya kupasina yakin olamayabiliriz. Bunun sorumlusu Senol Gunes'tir. Korkak ve ne yaptigini bilmez futbolu bizi kupadan etmistir.

Ve sayesinde, bizi kupadan eden Senol Gunes yuzunden, bu yaz Portekiz'de degiliz. Elalem topunu oynarken biz televizyondan onlari seyredecegiz ve futbolda bu kadar buyuk sicrama kaydetmis bir ulkenin evlatlari olarak kiskanacagiz.

Ancak hala, ama hala, Senol Gunes'le devam ediyoruz. Ustelik haziran'da sozlesmeyi uzatmak istedigini de belirtmis; Haluk Ulusoy'un secim primi oldugunun farkinda mi, yoksa cok mu saf, anlamadim.

Belki de saf ayagina yatiyor, aldigi tonla parayi cukka cebe atiyordur; zira kafasi cali$an hic bir insan evladinin onu ba$kani oldugu takimin ba$ina gecirecegine inanmiyorum..
başıma gelecek olanı bile bile tv'nin karşısına geçtim türkiye-danimarka maçı için... hani dedim takımda "revizyon"(bu aralar pek popüler oldu bu kelime) yapıldı, en azından biraz top oynamaya başlarlar diye ümit ettim. eh, ümit etmek parayla değil; 60. dakikayı zor getirdim, bıraktım izlemeyi. seyrettiğim kadarıyla defans feci bir durumda, yan toplar malum memleket futbolunun bir numaralı sorunu; ya da "orta yapamama" sorunundan sonra ikinci de gelebilir. ümitvar olup uyum sorunundan dem vurayım, önümüzdeki maçlara bakalım...

bu arada spikerin dediğine göre milli takımın yeni nike formalarını haluk ulusoy ve can çobanoğlu birlikte tasarlamışlar. gecenin en güzel pozisyonuydu diyebilirim. giyilen formalar nike'ın yeni dizaynı ve bir çok ülke giyiyor, yani bize özgü bir şekle sahip değil. şuradaki resimde(açılır umarım) hollanda'nın giydiği forma görülebilir. avrupa şampiyonasında pek çok takım aynı formaları giyecek sadece renkler farklı o kadar. tıpkı dünya kupasında olduğu gibi... haluk ulusoy'un bir de "tasarımcı" kimliği yok yani, allahtan...
16 $ubat tarihinde yayimlanan 90 dakika programinda Hincal Uluc, uzun zamandir beklenen Spor Yasasi hakkindaki goru$lerini dile getirmek istemi$, ancak elinde ne olduguna dair bir bilgi olmadigini "$unu bir gonderseler de biz de okusak hakkinda iki laf etsek" benzeri sozleriyle belirtmi$ti. Hincal Bey'in teknolojiye olan ilgisini, Etiler Alkent'teki evinde bulu$an grubun maclari 180 ekran televizyonda, purolar e$liginde seyrettiklerin, ayriyeten, her ne kadar bir sure once Emre Akoz'le olan munaka$asinda bilgisayardan pek anlamadigini dile getirmi$ olsa da, Hincal Bey'in emaillerini kontrol ettigini, yeri geldiginde kimi emaillere yanit verdigini, en basitinden bir Internet Explorer'i acip Internet'in nimetlerinden faidelendigini biliyoruz.

Lakin Hincal Uluc, TBMM'nin bir internet sitesine sahip oldugunu, yasalarin ve yasa tasarilarinin bu sitede yayimlandigini gozunden kacirmi$ olacak. 90 dakikanin sadik seyircilerinden biri olarak, kendisine durumu attigim email ile izah etmeye cali$tim. Federasyon cali$masa da, en azindan ortalarda gozukmese de, meclisin bu konuya parmak bastigindan, soz konusu yasa tasarisinin herkesin eri$iminde oldugundan dem vurdum.

Henuz acilmi$ bu siteyi farketme olasiliginin sifira yakin oldugunu biliyor olsam da, umitliyim; belki gonderdigim email gozunden kacmi$, belki makinasina virus girmi$tir, okuyamaz emaili; ama koca Internet'i hallac pamugu gibi dagitmasini da bilir, belki buraya yolu du$er, bu mesaji, ardindan tasariyi okur umidindeyim.
Galatasaray Beşiktaşın alt yapısı gibi oldu iyice, Ahmet Yıldırım, Sergen Yalçın, Emre Aşık.. İlie de geldi tam oldu.. Bir de Ümit Karan giderse şimdi Beşiktaş 'a, ohh miss. Önümüzde ki genel kurulda aday olmam lazım. Acele...

Planımda hazır.. CM fanatiği üç beş arkadaşım var, yönetim kurulunu onlardan oluşturacağım.. Sonra gelecek 10 yılın kadrosunu bunların seçeceği genç yeteneklerden kuracağım.. Save' li bi kaç taktiğimiz de var, hücüma dönük.. Çok atıp az yiyeceğiz.. Plan güzel farkındayım.. Döncem ben yine..

Gabriel Tamas

Galatasaray'ın Tamas'ı neden satmaya çalıştığını anlayamıyorum. Daha bu sene geleceği olan bir futbolcu olduğu için transfer edilmişti. Biraz yavaş olmasına rağmen Romanya milli takımının bile formasını giyiyordu. Belki bu yavaş olma durumu hızlandırıcı antremanlarla giderilebilirdi. Yaşı buna gayet uygundu. Galatasaray bu adamı Denizlispor'dan Servet'i alamadığı için getirmemiş miydi? Zaten boyu posu ve yavaşlığıyla Servet'i andırıyordu. Neyse, inşallah Galatasaray için en iyisi olur...